PROFLORA PLUS

PROFLORA PLUS

Probiyotik & Prebiyotik & Sarımsak
Detaylı Bilgi
  • Bağırsaklardaki Salmonella spp, S. aerus, E.coli ve C. perfringens gibi patojenleri baskılar.
  • Bağırsak florasını düzenler. Özellikle antibiyotik ve aşı tedavilerinden sonra bozulan mikroflorayı tekrar dengeler.
  • B Vitaminlerinin sentezine katkıda bulunur.
  • Uçucu yağ asitlerini üreterek enerji metabolizmasına katkıda bulunur, sindirim kanalında ürettiği organik asitler sayesinde bakteriosid etkinin oluşmasını sağlar.
  • Günlük canlı ağırlık artışını arttırır.
  • Yem dönüşüm oranını (FCR) azaltır.
  • Bağırsak kanalındaki villusların yüzey alanını genişleterek besin emilimini arttırır.
  • Karbonhidrat, yağ ve proteinlerin sindirilebilirliğini arttırır.
  • Sindirilemeyen besinlerin (non-digestable) de kullanılmasını sağlar.
  • Sitokin sekresyonunu arttırarak bağışıklık sistemini güçlendirir, hastalıklara karşı direnç sağlar.
  • Enzimatik aktifiteyi optimize eder, sindirim enzimlerini salgılar, fazla yağ birikimine neden olan enzimleri inhibe eder. Böylelikle karaciğer, kan ve karkastaki trigliserit ve kolesterol düzeyini düşürür, karaciğeri korur.
  • Superoksit dismutaz enziminin aktivitesini uyararak hücreleri zararlı serbest radikallere karşı korur...

    PROBİYOTİKLERİN VE PREBİYOTİKLERİN ROLÜ

    Mikroflora dengesi: Bağırsaklarda besinler için yarışarak Salmonella spp., E.coli ve C.perfingrens gibi zararlı bakterileri baskılamak ve Uçucu yağ asitelerinin sentezi aracılığıyla ortamın pH değerini düşürerek patojenlerin deaktivasyonunu ve ölümünü hızlandırmak. Bileşimindeki prebiyotiklerin bağırsak duvarında bir bariyer engel oluşturması ve patojenleri reseptörleri (mannoz, fruktoz reseptörler vb.) kısmından tutarak dışkı ile uzaklaştırmak.

    Yağ metabolizması: Başta laktik asit olmak üzere uçucu yağ asitleri üretmek, karaciğerde yağ asidi sentetaz enzimini inhibe ederek karaciğer, kan ve karkas içeriğindeki kolesterol ve trigliserit düzeyini (safra tuzu hidrolazın aktivitesi arttırarak) azaltmak.
    Emilim: İnce bağırsak duvarlarında emilim işlemi yapan villusların uzunluğunu ve genişliğini arttırmak, kript genişliğini azaltmak. Dolayısıyla emilim yüzey alanını genişleterek yem yararlanabilirliğini arttırmak.
    Enzimatik aktivite: Karaciğerde ki enzimlerin üretimini düzenlemek ve böylece enzimatik reaksiyonlara ve sindirim sürecine destek olmak. Mide pepsin enzim salgısını arttırmak.
    Protein metabolizması/Azot döngüsü: Besin emilimin artması sonucunda atık azot (ürik asit/üre) oluşumunun azalması ve artan N-bakterilerinin amonyağı nitrata dönüştürmesi sonucunda amonyak seviyesinde azalma sağlamak.
    Bağışıklık sistemi: Doğal bağışıklık sisteminin güçlenmesinde ana rol alan sitokinlerin ve serbest radikallere karşı savunma oluşturan enzimlerin üretimini uyarmak.
    Diğer Metabolik işlevler: B vitaminlerinin sentezinde rol almak, kalsiyum metabolizmasına yardım ederek kas-kemik rahatsızlıkların önlenmesinde etkili olmak...

    ETKİ MEKANİZMASI

    1. Patojenler intestinal bakteriyal homeostazı (mikrobiyota bileşim ve aktifiteleri) değiştirerek çeşitli patolojik rahatsızlıklara yol açar. Probiyotikler ve patojenler besinler ve prebiyotikler (anti-besin) için yarışarak hayvan organizmasında karbonhidratların kullanılabilirlik dinamiğini değiştirerek mikrobiyotanın bileşimini ve aktifitesini hayvanın lehine değiştirir.
    2. Probiyotikler besinlerini patojenlere karşı inhibisyon etki gösteren fermantasyon metabolitlerine (non-spesifik antimikrobiyaller) dönüştürür; örneğin şekeri fermente ederek kısa zincirli yağ asitlerine parçalar ki bu yağ asitleri ortamın pH değerini düşürerek gram-negatif patojenlerin yaşama oranını düşürür. Etki mekanizması Anyon modeline dayandırılmaktadır. Dissosiye olmayan (asit formu) organik asit patojenlerin yarıgeçirgen hücre zarından hücre plazmasına kolaylıkla nüfuz eder. Hücre plazması normalde pH=7 dolayındadır. Asidin hücre plazmasına girişi ile düşen pH değerini mikroorganizma dengelemeye çalışır. Bu mücadele sürecinde hayati fonksiyonları yavaşlayan patojen hücrede ölüm meydana gelir. Bu bileşenler ayrıca epitel hücrelerine direkt enerji kaynağı olarak epitel hücrelerin gelişimini uyarır; villus uzunlukları ve kript derinlikleri artar, hücreler arası bağlar (tight junctions) sıkılaşır, vb.
    3. Probiyotikler vitamin ve mineral gibi organizmanın veya organizmadaki faydalı bileşenlerin büyüme amacıyla kullandıkları çeşitli substratlar üretebilir, üretilmesini uyarabilir.
    4. Probiyotikler bakteriyosin, bakteriyosin-benzeri maddeler, bakteriyofaj, hidrojen peroksit gibi non-spesifik antimikrobiyal maddelerin üretimini gerçekleştirir. Bu maddeler gram negatif ve gram pozitif bakterilere karşı inhibe edici etki gösterir. Bakteriyosinlerin genel etki mekanizması bakterilerin sitoplazmik membranlarında delikler oluşturarak hücre içi enzimatik aktifiteyi bozması şeklinde meydana gelir.
    5. Probiyotiklerin patojenlerin epitel hücrelerine bağlanmasını inhibe etmesi, bağlanan patojenleri ayırması yanında mukozal bağlanma yerlerine (spesifik reseptörlerine) patojenler ile yarışmalı olarak bağlanır. Probiyotik bağlanma yerlerini kendine uygun modifiye ederek patojenler için uygunsuz bağlanma yerine dönüştürerek patojenin bağlanmasını önler.
    6. Probiyotikler ayrıca enterosit patojen reseptörlerinde sterik engel oluşturarak onların bağlanmasını önler. Bu şekilde bağırsak duvarında bir bariyer görevi görür. Bariyer savunma mekanizmasında diğer işlevi mukus salgısını arttırarak patojenlerin epitelyuma bağlanmasını ve geçirgenliğini azaltmaktır.
    7. Probiyotikler proinflammatuar sitokin üretimini inhibe ederek inflammasyonu baskılar.
    8. Probiyotikler fagositoz aktiviteyi arttırarak bağışıklığı güçlendirir. Etki probiyotiğin dendritik hücreyi (doğrudan reseptörüne bağlanır veya indirekt olarak önce M hücrelerini uyarır) aktive etmesi şeklinde başlar. Fagositlerin aktivasyonu ile anti-inflammatuar sitokinlerin (antimikrobiyal peptitler) sekresyonu uyarılır. Her bir sitokinin işlevi farklıdır. IL-10 ve TGFβ sitokini B lenfositlerini uyararak immunoglobulin A antikoru sentezini teşvik eder. Sitokinlerin bağışıklık sisteminde genel işlevi hücre bölünmelerinin aktivasyonu ve inhibisyonu ile ilgili olup her bir patojen veya probiyotiğin türününe göre farklı yanıt şeklinde farklı sitokinlerin salgısı gerçekleşir...

TOP